Bu hafta zihinsel yenilenme ve benzersiz bilme süreciyle doğal ve kendiliğinden bir dönüşüm içindeyiz.
İçsel bazı hissedişleri, can sıkıntısı, kızgınlık, yalnızlık, ya da başka herhangi bir rahatsız edici durum olarak tanımlansa da bundan kaçınmayı seven alışkanlıklar, rahatsızlığı geçici olarak bastıran davranış kalıpları geliştirir. Farkında olmadan her davranış kalıbı bir sonraki benzer hissedişlerle aynı kalıpları, aynı davranışlara dönüştüren bilinçsiz bir tutum alışkanlıkları taşır. Gerçekten ne hissettiğini dahi bilmeden ezber davranışlar tüm hayatınızı sıkıcı bir tekrarlar dünyasına dönüştürür. Bu tekrarlar devam ettikçe daha büyük bir şey gelişir ve ne yazık ki ezberler dünyasında bu da hep gözden kaçar; kolektif olarak, toplum olarak hep bir ağızdan aynı hislerin tanımlanmasına dönüşür öz kaybolur.
Örneğin: bugünlerde ki ortak his “çok yorgunum” kiminle karşılaşsam, kiminle konuşsam aynı ifade.” Yorgunum” dünden veya önce ki günden farklı ne yaptın ki bugün yorgunsun? O zamanda bir şikayetler ve suçlamalar senaryoları ve savunma saldırı türünde meydan okuma devreye giriyor. Çünkü daha öncesinden yerleşmiş ve ezbere girmiş hislerin tanımlarında da “ondan ötürü, bundan ötürü, şundan ötürü” türünde kalıplar var. Geriye doğru gittiğimiz zaman sayısız onlarca kalıbın nasılda bir ezberden olduğunu özle hiç bağlantısı olmadığı onlarca hatta yüzlerce şey bulmak mümkün.
Oysa bizler ne güzel varlıklarız; bedenimiz içerde olan biteni hissettirir, içgüdüsel olarak bizi yaşamın tehlikelerinden koruma uyarıları verir. Beynimiz tüm verileri toplar ve her birini özenle istiflerken sezgilerimizle bilmeyi ve düşünme becerisini destekler. Duygularımız, yaşam deneyimlerinin tadına bakarak yeni deneyimlere kimyasal hareketlilik katar. Zihnimizde duyusal algıları içgüdüler, sezgiler ve duyguların iş birliğiyle analiz eder. Analiz sonucunda ise içgüdüler uyarı sinyali vermiyorsa, beyin baskı uygulamıyorsa, duygular kimyasal salınımlarda değilse durum tanımlanır. Zihinde ezber yoktur. Zihinde başkaları veya kendimiz suçlu değiliz. Zihin bir kaynak aramaz. Zihin bir sonuç çıkarmaz. Zihin karar vermez. Zihinde derin ve huşu içinde tüm benliğimizi saran bir sessizlik olur. Biz o zaman gerçek tanımı yaparız ve kendi içsel iş birliğimizin kararını biliriz. Çünkü biz bilinciz ve bilinç tüm varoluşumuzun özüdür. Bilinç zihne veri vermezse yani kendi hislerin kendi iş birliğin olmazsa tüm kararları zihin verir oda herkesle aynı olandan başka bir şey olmaz. Zihnin ihtiyacı veridir ve veriler duyular aracılığıyla gelir. Bilinçli olarak duyular bedeni izlemezse dış dünyayı izler. Yani duyuların yönü nerdeyse zihnin onu analiz eder; Kimi veya neyi dinliyorsan – bakıp gördüğün neyse – koklayıp içine çektiğin nerdeyse – dokunup arzuladığın her neyse – tadıp merak ettiğin neyse zihin onu analiz eder. Kendinde olanı değil kendinde olmayanı algılıyorsan zihnin seni yönetir. Kendinde olanı algılıyorsan özün zihnini yönetir.
Düşünsene, herkesle aynı yemekleri yemiyoruz, aynı evde yaşamıyoruz, aynı işe gitmiyoruz, aynı şeyleri hissetmiyoruz, aynı bedene, aynı beyne aynı ruha sahip değiliz. Öyleyse önce algılanması gereken Öz değil mi?
Zihne kurban edilen Öz kurban bilincini yaratır. Çünkü kendini herkes gibi sanmanın ötesinde “ben olsam böyle yapardım” bakış açısıyla herkesi de kendi gibi sanan bir kalıp tüm kolektifi ele geçirmiş.
Zihne kurban edilen özü özgürleştirmek gerek…
Bu hafta bunları fark etmek ve herkes gibi yorgun hissetmek yerine herkese ışık tutan olmak mümkün. Kolektif algıyı değiştirmek için, o kocaman ve her kişiye zarar veren kalıpları yıkıp özü aydınlatmak için ışık olmaya hazırız.
Tek ihtiyaç zihinsel dönüşüme açık olmak, izin vermek ve kendi bilincine teslim olmak.
Yöntem mi, teknik mi gerekiyor?
Zihninize kurban verdiğiniz bilincinizi özgürleştirmek istiyor olmak ve buna heves etmek, bunu merak ederek kendi tekniğini oluşturmak en kalıcı olanı.
Ya da saatinizi kurun 3 saate bir sizi uyarsın. İster tuvalet de olun ister derin bir sohbette olun ister çalışıyor olun nerde ne yapıyor olursanız olun alarmınız çaldığında durun!!! Derin bir nefes alın ve ben şu an ne hissediyorum diye bedeninize odaklanın. Ne düşünüyorum değil ne hissediyorum? Tüm dikkatinizi bedeninize verin. Bir şey olmuyorsa olmasın fikir üretmeyin sadece tüm duyularınızı bedeninize kilitleyin. Korkuya, kaygıya, ateşe dayanın günler sonra da olsa en sonunda özünüzü özgürleştirmeye başlayacaksınız. Sabırla ve vazgeçmeden kendi bilincinizi görmeye ve duymaya niyetli olun yeter. Er ya da geç duyacaksınız, göreceksiniz, tadacaksınız, koklayacaksınız ve dokunabileceksiniz.
Kalıpları aşıp özünü görmenin tam zamanı. Kolektifi kalıplardan arındırmanın tam zamanı. Değişmenin dönüşmenin daha da önemlisi dengede ve huzurla yaşamın keyfini sürmenin tam zamanı. Tek ihtiyaç Öz’ünü görmek.
Vakit, Zihinden Öz’ e dönüş vaktidir.
Vakti kurban bilincinden özgürleşme vaktidir.
Vakit kolektif algıyı dönüştürme vaktidir.
Vakit özde sözde ve canda olma vaktidir.
Vakit varoluşunu kavrama vaktidir.