Yıldız olmak

Gökyüzünde ne oluyorsa yeryüzüne, yeryüzünde ne oluyorsa gökyüzüne yansıdığını ve yaşam deneyimlerinin bu etkileşimlerle şekillendiğini hiç düşündünüz mü?

Kendini astrolojik öngörüler ile yaşamda değerlendiren bir topluluk olma yönünde nasıl da bir ilerleme kaydedildiğini görebiliyor musunuz

Eğer görebiliyorsanız sadece yukardan aşağıya değil aşağıdan yukarıya da bir yansımanın söz konusu olduğunu görebilirsiniz.

Aslında bu hafta dikkatinizi çekmek istediğim şey astrolojik etkileşimlerin insan hayatındaki rolü bu kadar çok önemseniyorsa kendi rolünün de önemsenmesinin gerekliliği. Çünkü şu an gökyüzü hareketliliğinde büyük bir değişim ve gelişim söz konusu yani yeryüzünde de bir değişim ve dönüşüm var. Artık hiçbir şey dün ile aynı değil ve yarın ile de aynı olmayacak. Gökyüzündeki her bir yıldız parlamak için can atarken yeryüzündeki her bir yıldızda kendi ışığını parlatmak için can atacak.

Bir şey daha düşünmenizi öneriyorum; yeryüzündeki yıldızlardan biri olarak kendi ışığınızın nasıl parladığını veya nasıl söndüğünü ya da nasıl kayıp yok olduğunu bir kez olsun durup düşünün. Düşünün ve kendi yaşamınızı gözden geçirerek değerlendirin. Çünkü, asırlardır birbirini ve kendini kışkırtarak deneyimlenen hayatta kurtarılacak olmak ya da kurtaran olmak anlayışının geliştiği bilinç seviyesi kapandı. Yeni bir bilinç seviyesi ve yepyeni anlayışların geliştirileceği bir bilinç seviyesi açıldı ki birkaç yıla daha derin, daha ruhsal daha mistik bir bilinç seviyesinin açılacağı aşikâr. Uyanış çoktan başladı.

Peki bu uyanış nedir diye sizi bir kez daha düşünmeye sevk etmek istiyorum?

Uykudan uyanmak mı?

Kendine uyanmak mı?

Ruhunu uyandırmak mı?

Yoksa illüzyondan çıkmak mı?

Bence hepsi ancak hepsinden daha önce uyanış, daha yumuşak, daha özgür, daha pozitif, daha aydınlatıcı ve daha fazla kendi öz gerçekliğinden yansıtma anlayışına sahip olmaktır.

Bugün sizlerle paylaştıklarımı oturup tefekkür etmenizi yani derin derin kendi kendinize düşünmeye davet ediyorum. Eğer kurtarılmayı beklediğiniz sorunlarınız varsa veya kurtarmaya çalıştığınız şeyler varsa kendinizle yaptığınız tefekkür sayesinde bu karanlık dünyayı kendi ışığınızla aydınlatabilirsiniz. Çünkü yeni bilinç seviyesinde çok net görünmeye başlayan şeylerden biri de “herkes kendi kendine” anlayışının güçlenmeye başlamasıdır.

Sevgili Richard Rudd’un bu konudaki şairane ifadesini sizinle paylaşmak istiyorum: “Uyanış aslında bir dizi yumuşamadır. Farkındalığımız daha tek yönlü hale gelir, ancak kalbimiz ve zihnimiz daha yumuşak ve daha açık hale gelir. Ne zaman sertlik, beklenmedik, gürültü, türbülans, hayatın gök gürültüsü ile karşı karşıya kalsak, gerilmek yerine rahatlayabilir ve açılabilir, yumuşayabilir ve daha yumuşak olabiliriz. Yumuşak başlılık, ruhsal kılavuza izin vermek için gerekli olan temel bir niteliktir.”

Haydi arkadaşlar!

Hayatın zorunlulukları, yoğunluğu demeden kendinize bile isteye bir öncelik verin ve bunları düşünün sadece okumanın yetersizliğini görün. Anlamadığınız birçok şeyin sorumlusunun anlatan değil kendi iç dünyanızda uzun uzun düşünmeden anladığını veya anlamadığını sanmak olduğunu görün.

Uyanış bir yumuşama olduğu kadar bir ŞOK yaşamaktır. Bu şok ise kendi içinde sıkıldığın, ofladığın, pes ettiğin bir anda parlayan küçücük bir kıvılcımdır. O kıvılcımı görmenin anahtarı ise durup hayatla aranla bir nefes boşluğu alıp derin derin düşünmektir.

Kışkırtmadan ve kışkırtılmaktan sakınmanın en temel meselesi, olduğun gibi olmak yerine oldurmaya çalışılanların sonucudur…

Oldurmayı bırak olmaya bak yıldızın parlasın!

Işığın parlıyorsa hayatın aydınlık, sönüyorsa hayatın karanlık olması üzerine hareket eden gökyüzüne değil kendi içindeki kıvılcımları ateşlemeye odaklan bu hafta her şey bu yönde hareket halinde ve senin ışığını arıyor.

Parıl parladığımız günlere hep birlikte merhaba diyelim mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.