Arka plan frekansları olarak söz ettiğim gökyüzü geçişlerinde çok fazla değişim var. Venüs ve Merkür gerilemesi, dolunay ve en fazlası güneşten gelen Nötrino parçacıklarının kendinizi keşfetme sürecini derinleştirip güçlendireceği bir yüzü var.
Diğer yüzünde ise zihnin hakimiyetinde daha fazla endişe kaygı ve stres baskısıyla illüzyonun içinde kaybolmak var. İkinci yüzünü yazmaktan çok hoşlanmasam da kendi davranışlarını, yeteneklerini, içsel algısını görmek yerine diğerlerinin davranış ve sahip olduklarına odaklanan zihnin seçimlerine göre yaşayanlar için oldukça büyük önem taşıdığını söyleyebilirim.
İnsan doğasının alışılagelmiş yaşam deneyimleri, maalesef zihnin dış dünyaya olan zaafını güçlendiriyor. Çoğunluk normal gördüğü için onlarca anormale sık sıkıya tutunuyor. Birbirinin aynı olan kaç parmak izi duydunuz, ses tonu aynı olan, fiziksel
görünümü birebir aynı olan kaç kişi gördünüz ki herkes gibi olmaya herkesin normallerine tutunmaya ve hatta umut aramayı çoğunluk normallerinden seçiyorsunuz?
Evet, ayrı değiliz, toplum içinde birlikte yaşıyoruz ancak hiç kimseyle aynı değiliz. Her birimizin kendine has bir güzelliği ve cazibesi var, diğerlerinin güzellik ve cazibe anlayışından çok çok farklı da olsa var. Kimseyle aynı değiliz ve hiçbir şeyi diğerlerinin yaptıkları gibi yapmak zorunda değiliz. O, onların gerçekliği, biz kendi gerçekliğimizi görmek zorundayız. Diğerlerinin yüklediği anlamları değil kendi yüklediğimiz, hissettiğimiz anlamları aydınlatmak zorundayız.
Yepyeni bir yaşam biçiminin geliştiği şu günlerde kendimizi ve içimizde yeşeren tohumları beslemek en temel görevimiz çünkü içimizdeki yeni yaşam tohumları, yeni yaşam biçimini geliştirecek olandır.
Bu hafta farklı bir giriş yapmaya beni teşvik eden şey, arka plan frekans dayatmalarının ardından bilinçli seçimlerle, kendini ve çevresini iyileştirmek, geliştirmek veya daha da çıkılmaz yollara saplanıp kalma seçeneklerinin baskın olmasıdır.
Diğer bir deyişle hayatımızdaki sınırlamaları aşmayı ve kabul etmeyi öğrenme konusunda dersler alabileceğimiz ve bu derslerle kendi becerilerimizi görme eğiliminin yüksek olacağı bir baskıdan geçiyoruz.
Hayatınızdaki sınırlamaların kabulü, aşkınlığın ilk adımıdır. Aşkınlık: görülen, bilinen, yaşanılan, deneyimsel dünyanın ötesine geçmek.
Derslerinizi stresle karşılarsanız, size hükmederler ve onların hizmetinde olursunuz. Derslerinizi gerçek sevgiyle karşılarsanız size büyük hizmet ederler.
Daha basitleştirecek olursam, bu aralar hayatınızda ne kadar sınırlama varsa dönüşüm için size baskı uyguluyor olacak, çünkü büyük bir dönüşümden geçiyoruz ve dönüşümün gerçekleşmesi için eski sınırları, kalıpları görmek ve dönüşmesine izin
vermek gerekiyor.
Bu sınırlama ve dönüşüm çok basit şeylerde dahi geçerli.
Örneğin: ben, “tatlı sevmem” diyorsanız bu bir sınırlamadır. Çünkü beden, her evrede başka besinlere ihtiyaç duyar ve siz bu sınırlamayla beden ihtiyacının önüne zihnin inancıyla geçersiniz. İnsan sağlığını tehlikeye atan bu örnek gibi sayısız inanç
sınırlamalarını görebildiğinizi varsayıyorum. En büyük sınırlamalardan biri de “biliyorum” dediklerinizin ardından saklıdır. Hiçbirimiz hiçbir şeyi tam olarak bilmiyoruz, bilemeyiz de çünkü her an her şeyin değiştiği ve geliştiği bir dünyada yaşıyoruz.
Biliyorum demekle, bilmiyorum demek arasında ki fark nedir? Bir düşünmek ister misiniz?
“Biliyorum” derken toplumda yer edineceğini düşünen zihnin tuzağıyla, “bilmiyorum” diyen özün tohumlarını yeşertmektir ve şimdi bunun için tam destek var. Bunu görmeniz ve tohumlarınızı yeşertmeniz dileğim.
Bu hafta böyle, daha fazla teknik bilgiye ya da şöyle böyleye girmek istemiyorum. Çünkü önümüzde kocaman bir baskı süreci var ve bu baskı bize kendi sınırlamalarımızı, kalıplarımızı görüp esnetmek ve iç güzelliğimizi keşfetmek için mucizevi fırsatlar sunuyor.
Dolayısıyla bu hafta stresinizi besleyip korkularınızı, hayatta kalma endişelerinizi ve sağlık sorunlarınızı kendi sınırlarınızla artırabilir veya kendi sınırlamalarınızı fark ederek kendinize bir format atıp yeniden doğuşa ilk adımı atabilirsiniz.