Kod 64 - Aydınlanmanın İlhamı

Kod 64, kendime uyanmaya başladığım ilk işe yarayan farkındalığımı hatırlatıyor. Böylelikle kod 64’ü kendi hikayem üzerinden paylaşarak daha farklı bakış açılarından da kodları gözlemlemenin mümkünatına bakabiliriz.
Düşün- düşün- düşün odaklı bir tasarıma sahip olarak tabi ki de sürekli bir düşünce akışında çarpa çarpa bir ileri bir geri giden bir karakteri gözünüzde canlandırabilirsiniz. O neden- bu niçin- şu nasıllara çekiştirildiğim zihnin merakıyla her şeyi ama her şeyi irdeleyen-sorgulayan-yargılayan neden sonuç ilişkisinde kendini paralarken- çözümden ve tabi kendimden uzaklaşan bir zihin akışımla çok bilmişlikle beraber hep bir huzursuzluk hakimdi. Hep bir kontrol, hep bir sonraki aşamada davranış, tutum belirleme hatta tuhaf tuhaf tepkiler, tavırlar planlamakla meşguldüm. Hep geçmiş tecrübelerin içinden kendimce cımbızladıklarımla yine kendimce bir mantık çerçevesine oturtunca wuuuu! Buldum tamamdır. Budur diye ortaya çıkıp önüme gelene anlatmaya çalışan “hayır öyle değil” diye ayak direyen sonra da kimse beni anlamıyor diye hırsından kendini döven bir zihinsel süreçten söz ediyorum. Diğer taraftan da öğrendiklerini duyduklarını ve hatta aldığı tepkileri anlamaya çabalarken çıldırmamak için “eee bu nasıl oluyor, bunda bir mantık yok” diyerek bir mantık peşine düşerken suçlu bulma uzmanlığına ulaşan ve şikâyet eden tavrımı da es geçmemeliyim. Tabi her türlü eğitime de koştur koştur gidiyor olduğum için tüm hocalarımı adeta kemiriyordum. Son on yılım spiritüelizm ve kişisel gelişime kendine adamış kendi üstünde büyük büyük çalışmalar yapan biri olsam da ana tablo hiç değişmemişti ta ki Sene 2013 Human Design ABC eğitimini almaya başlayana kadar. Hocam IHDS’den Carol bana kendime gelmemi sağlayacak o tepkiyi verinceye kadar ben değil zihnim gelişiyordu aslında. Yeni bir yol, yeni bir yöntem, yeni bir bilgi edinince kurgular hoooop ona uyarlanıyordu ve bende “baaak işe yaradı değiştim” diye yine bilir kişi edasında saha açılıyordum. Oysa değişen ben değil zihnimin yeniyle eski tecrübeleri harmanlamasından aynı ama sanki farklıymış gibi gelen kendini bir halt sandırmaya yönelik kurgularıymış.

O, gün Carol’un tepkisi bana çok ağır geldi; “bir şeyi de anlamayıver Nalan” dedi. Aslında çok naif çok şirin herkese destek olmaya gönüllü ve heyecanlı olan şirin mi şirin bir hocamdan söz ediyorum. Öyle çokta sert değildi aslında ancak bana çok ağır gelmişti, beynimden aşağı kaynar sular boşalmış ve EGOM darmaduman olmuştu. Malum çok iyi bir şey yaptığımı sanırken çok boktan bir duruma düşmek gibi bir haldi. Çünkü benim sevgili zihnime göre en iyi öğrenci bendim. Öyle ya soru cevap

haftasında benden başka soru soran yoktu ve her hafta sadece benim sorularımla ders işleniyordu benden daha iyi bir öğrenci yoktu işte! İspatımda böyle bir mantık çerçevesinden durumu ele almanın getirdiği sınırlı bir mantık kalıbıydı. Genelde böyle durumlarda EGO sarsıldı ya artık hayatta ön plana çıkmaz kendini bucak bucak saklayan bir karaktere dönmek iyice sessizleşip geri planda durmakta değişmez tutumlarımdan olurdu.

Ben sevgili EGOcuğumla içimden kendim hariç her türlü suçlamaları ve şikayetleri yardırırken gelen haftanın kayıtlarında 64/47 vardı. Bir tarafta Carol’un“anlamayı ver” sesinin bende yarattığı fırtına çalışırken diğer tarafta Carol’un anlattığı 64’dü dinliyorum ve tabi Carol’u inanılmaz yargılıyorum. 64 ile ilhamdan söz ediyordu Carol’un söylediklerini bir yere yerleştirmek yerine bana nasıl ilham olacağına dikkatimi vermeye kendimi zorladım tüm öfkeme tüm yargılarıma rağmen aslında yine ilhamı öğrenmeye kilitlendim. Derken ilham olan sözler yine Caroldan geldi ki sanki bir anda tüm öfkelerim tüm yargılarım tıpkı EGOm gibi tuzla buz oldu. “Süreç içinde netleşerek paylaşmak” ne ki bu ifade diyebilirsiniz ancak benim içimde kapalı olan tüm ampuller tek tek yanmaya başladı. Aklımda susmak bilmeyen onlarca binlerce soru işaretleri cevap buldu. Ve kendimi görmeye zihnimin o her gördüğüne duyduğuna göre beni şekillendirme çabasını fark ettim. Meğer başta kendim olmak üzere herkese nasıl eziyet ettiğimi yok ya zulüm daha doğru bir ifade olur ki zulüm ettiğimi ancak fark ettim.

Yine zihnimle bir karar aldım ki zihinle karar almamın ardında yine diğerlerine “bak ben öyle değilim böyleyim” mi gösterme çabası vardı. Ancak bu çaba zamanla gayrete ve gayretle bana- içime- kalbime- ruhuma dokunma yolunu açtı. Bana bu yolu açan kararım şuydu: Artık asla şikâyet etmek ve suçlamak yok! Ne kendimi nede bir başkasını. Anlamak için uğraşmak yok çünkü o anda anlayamıyormuşum sonradan anlıyormuşum ki geçmişime baktığımda bunun onlarca kanıtını da buldum ve kendimi ilk kez kendi acımın içinde kabule geçtim. Tabi bu kararı almakla uygulamak arasında bir EGO var dostlar. Sana bu kararı çok kolay unutturabiliyor ancak ben inat ettim ve kendime bir hatırlatıcı edindim. Hem kendimin ve davranışlarımın sorumluluğunu almamı hem de bu yargılarıma son vermemi destekleyecek bir hatırlatıcı olarak: Ahmet Kaya şarkısına tutundum “Aklım başıma hep sonradan gelir sonradan” durmadan bu şarkıyı söyledim ve bir gün şarkıyı söylerken baktım ki şikâyet eden Nalan yok ve hangi ara gitti nereye gitti hala bilmiyorum.

Bu vesileyle bana kendime uyanışın yolunu açmama vesile olan o büyük acıyı bana yaşatan Carola sonsuz minnettarlığımı yine yine yinelemek isterim. Anlayacağınız kimse bize zarar vermek derdinde değil herkes kendi yoluna bakıyor biz oradan ne alıyorsak kendimiz kadar alıyoruz ya da almıyoruz, suçlayıp yargılayıp çamur atıyoruz. Paylaşımım size ilham oldu mu ben bilemeyeceğim ya da benim Carola duyduğum minnettarlığı belki aylar yıllar sonra bana da duyacaklar olacaktır bu şimdi kesinlikle bilinemez. Ancak KOD 64 böyle bir tını sergiliyor kendi kimliğinin farkında ve kabulünde olanlar- düşünce akışının sorumluluğunu alarak bilincinde olanlar için büyük ufuklara erişim sağlıyor ve bu genelde imajinasyonlarla oluyor ya da olamayarak kafa karışıklığı yargı birliğinde neden sonuç ilişkisinin içine insanı hapseden EGO saltanatı sürüyor.

Dünyanın nabzı 08.09.2022 ye kadar kod 64 enerjisinde ve bize diyor ki şikayetlerle ve neden sonuç ilişkileriyle beliren kafa karışıklığından çıkıp imajinasyon yapabildiğinizde yani hayal edebildiğinizde diğer bir deyişle kendi iç dengenizin yaratımını yapabildiğinizde aydınlanan ve aydınlatan olursunuz.

Hadi gelin bugün büyük bir karar alalım hep beraber ister zihinle ister egodan ister kalpten olsun şikâyet enerjisini ve suçlu bulma yargısını hep birlikte sonlandırmaya hep beraber karar verelim. Hakikaten aklımız sonradan başımıza geliyor çünkü deneyim tamamlanmadan yani süreç bitmeden deneyimin ne getireceği kavranamıyor ve öngörülemiyor. Deneyim bitince ise yanan ışığın buna farkındalık diyoruz paylaşımlarla tüm dünyaya yayılıyor çünkü artık yeni bir yaratımın ilham olacak enerjisi dünyada aktif olmaya başlıyor.

Çok kalabalık bir grubuz ve her birimiz bunu yaptığında gen havuzumuzdan yani kolektiften yani toplumun çoğunluğunun suçlama enerjisinden özgürleşmenin ilhamını yayabiliriz…
İlham olsun-Katkı olsun-Aydınlanma başlasın…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.