Yaşamı ve kendini anlamlandırmak için sessizce izlemeyi öğrenmek gerekiyor çünkü içinden geçmediğin, izleyicisi olmadığın hiçbir şeyi biliyor sayılmazsın.
Bugün haftanın mesajını yazarak başlamak istedim çünkü her şeyi bilmekle, her şeyi benzersizliğinde yapmak aynı şey değil.
Bazen kalabalık ortamların bulunduğu bir yere oturup sessizce izliyorum ve dinliyorum. Kim olduklarına, ne yaptıklarına bakmaksızın insanları dinliyorum. Bazen önümden geçip gidiyorlar, bazen tam karşıma veya yan tarafıma oturuyorlar ya yanındakilerle konuşuyorlar ya da telefonla konuşuyorlar ama hep konuşuyorlar. Konuşmayı ne çok seviyoruz diye düşünüyorum. Ancak dikkatimi çeken tek şey bu değil. Her seferinde şaşırmayacağım derken beni şaşırtan şey “her şeyi bilme” çabası; her şeyi bildiğini sanmak…
Yardıma ihtiyacı var, tüm bedeni, titreyen sesi, ağlak gözleri bangır bangır bana yardım et diye bağırırken bile her şeyi bilme edasında olmak, her şeye bir fikir üretme çabasında gayretlenmek sizce de ironik değil mi?
Sadece çelişkili değil aynı zamanda çokta yorucu bir yapı ve işte herkesin ağzından sürekli duyduğum bir ifade” yorgunum” elbette yorgun olursun, her şeyi biliyor olma çabası tüm enerjini, tüm kuvvetini, hatta tüm sorunlarının önünde adeta yarışıyor gibi ve o yarışma bir türlü bitmeyince sana vakit kalmıyor.
Durmak ve nefes almak zorundayız. Her şeyi bilmek zorunda değiliz. Yaşamın içinde hiçbirimiz aynı değiliz. Kimseye akıl vermek için var olmadık. Akıl almak içinde var olmadık. Kendi benzersizliğimizi keşfetmek ve deneyimler elde etmek için var olduk. Herkes gibi olmaya çalışmak, kendi benliğini görmemek ve duymamaktır. Kendi benliğini tanımayan ve duymayan birinin bir diğerini gördüğünü sanıp, akıl vermeye çabalaması yargıdan ve çok bilmişlikten başka bir şey değildir.
Yazdıklarımın anlaşılması için size hayatımdan bir örnek vermek istiyorum ancak bu örneği okumadan önce lütfen bir durup derin bir nefes alın, ne düşüneceğinizi, nasıl yorumlayacağınızı düşünmemeye çalışın yani okuduklarınızla eşleşen düşüncelerinizle ilgilenmeyin sadece benimle ve paylaştığım deneyimin sizdeki yansımasına, açtığı duygulara bakın hepsi o kadar. Söyleyecek, düşünecek, tanımlayacak bir şey bulmadan, anlamaya çalışmadan, herhangi bir beklentiye cevap aramadan ve her şeyi bilme çabasına çaktırmadan bilgi depolamadan sadece paylaşıma en şeffaf halinizle odaklanın lütfen.
Kalabalık bir yemek masasında herkesin yemeği bittiği halde benim tabağımın yarısı duruyordu çünkü hafif bir diş ağrım vardı. Tabağımı görenlerden biri “Nalan ne oldu niye yemiyorsun?” diye sorunca bakın daha ben cevap vermeden diğerleri neler dedi.
– Yemeği sevmedin mi?
– Canın mı sıkkın, ne oldu?
– Miden mi ağrıyor?
– Hemen bir nane limon kaynatıp iç.
– Bende renin var vereyim mi?
– Tüh yemekten önce söyleseydin sana bir lansor verirdim
– Ben bilmeden bir şey mi dedim? – Kime kızdın?
Tüm bunlara sessizce ve gülümseyerek izlediğimi dahi fark eden olmadı. Bu, benimle alakalı bir durum değil. Bu, şu anda etrafınıza baktığınızda herkesin yaşadığı ve yaptığı bir şey. Ben, ağzımı dahi açmadım ancak ne çok fikir yürütüldüğünü gördünüz ve hiçbiri benim asıl meselemle ilgili değildi.
Yani sevgili okuyucu, kimsenin seninle bir alakası yok, birilerine kendini anlatma çabasını veya senden bir yardım istenmeden fikir verme akıl yürütme çabasını bırak ya da sürekli yorgunluğundan şikâyet etmeye devam et. Çünkü kendin hakkında söyleyebildiğin tek şey bu “yorgunum” ve herkes sadece bunu söylüyor. Bu ifade bile kendi dışında birilerine kendinin her şeyi bildiğini gösterme yarışından geliyor. Ancak kimse kimsenin kim olduğuyla ilgilenmiyor. Herkes kendisinin ne yaptığını veya ne bildiğini gösterme çabasında.
Biraz oradan biraz buradan derken haftanın temasını yazdım. Bir mantık doğrultusunda fikir üretmek öz olmayan benliğin hayatla yarışı veya kendi benliğini tanımak için fikirlerini izlemek öz benliğin kendini keşfetmesi için destek enerjiler var. Sol beyin ile sağ beyin dengesini kurmak yani her şeyi bilmenin değil kendini bilmenin dengesine fikirler aracılığıyla erişmek. Diğerleri meydan okumasın diye durdurulan kendini keşfetmeye meydan okumak da diyebiliriz.
Haftanın teması bunlardan ibaret. Anlayacağın sen ne anladıysan o kadar…