Empati

Ben, beni dinliyorum, ya sen?

Ara ara dönüp geçmişteki benimle bugün var olan ben arasındaki benzerlikleri ve ilişkiyi gözlemliyorum ve görüyorum ki Yaptığım şeylerden sıkılıp bunaldığımda ve endişe hissettiğimde, arka frekans okyanusunda yüzüyormuşum gibi, nerede
olduğumu veya nereye gittiğimi söyleyemiyorum çünkü odaklanabileceğim bir kıyı bulamıyorum. Ancak bedenime, formuma odaklandığımda ve olduğum kişiyle derinden bağ kurmaya başladığımda, arka frekansların muazzam gücünün benim
aracılığımla kanalize edildiğini hissediyorum. Ve sonra kıyının nerede olduğunun önemsiz olduğunu çünkü dayanaklarım için herhangi bir kıyıya bağımlı olmadığımı keşfediyorum.

Kim olduğumla ne yaptığımla ilgilenmek arasındaki fark, tasarımımla çalışmaya başlamadan önce, uzun yıllardır benim için nabız gibi atan bir farkındalıktı. Bir vardı bir yoktu. Şimdi görüyorum ki bu farklılıktaki her yeni deneyim/tecrübe beni kendi varlığıma daha da derinden bağlıyor. Her zaman standart olanla olan ilişkimle daha az ilgileniyorum, beni kolektif egoya bağlayan ipler gevşiyor ve o kadar çok yüzmem gerekmiyormuş gibi hissediyorum- sadece yelken açabiliyorum ve yelken açtıkça kendi içsel huzurumu yakalayabiliyorum. Bugün yeni bir yaşıma girerken yine geçmişteki bana baktığımda yakaladıklarımın aslında kozmik okyanusla yani arka frekanslarla olan bağlantılarımı da görebiliyorum. 

Geçen yaz, artık içine sığmadığımız huysuz eski kalıpları kırdığımızı gösteren iki dolunay yaşadık. Asi Uranüs’ün gerginliğini ve güneşin ateşinin bireyselliğimizi körüklediğini hissettik. Dün gece ki Yeni Ay, bize bireyselleşme ve aidiyet temalarını yepyeni bir bakış açısıyla keşfetme fırsatı verdi. Uranüs’e gergin bir karede olmasına rağmen, yeni ay, kaos yerine düzeni tercih eden Satürn ile kavuştu. Başkalarının yararına (ve hatta kendimizin bir versiyonuna) bizi yerinde tutan yorgun kutuların dışına çıkmak için altı ay daha kazandık. Artık, duygusal olarak ve ilişkilerimizde kim olmak istediğimiz konusunda geniş bir şekilde düşünebilir, aynı zamanda tüm evi havaya uçurmadan kolektif bilinç ve topluluğumuzla olan ilişkimizi ve aynı zamanda daha büyük bir bütün için bireyselleşmenin faydalarını düşünmemizi istiyor.

Bu arka frekansın titreşiminde düşüncelerinizin arasında kaybolmak kolay olabilir, bu yüzden düşünmenin gerçekliğimizi anlamak için bir araç olduğunu unutmayın. Düşündüğümüz şey gerçeğin kendisi değildir, bir inanç işaretidir, zihin, bir kez kendi gerçeğine karar verdiğinde, onu takip etmekten vazgeçmek zordur. Bu, gerçeğimizin gerçekte ne olduğunu anlamamız için gerekli derslerde bize yol gösterebilir. Kendiniz için yeni niyetlerle bu yeni aydan geçerken, değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu ve Uranüs’ün arkanızda olacağını unutmayın. Merkür 4 Şubat Cuma günü (Perşembe gecesi) doğrudan hareket ediyor, güneş Satürn ve ay Neptün ile kavuşum yapacak, bu yüzden bu günde sessizliğinizi bulmak için biraz zaman ayırmak derin düşünmek, kulaklığınızı dış seslere kapatmak, olabildiğince hareketsiz kalıp, zihnin cam gibi bir gölet olmasına izin vererek, sizin için gelen mesajları almak/farkındalık kazanmak için kendinizi açabilirsiniz. İletişimlerinizdeki her şey daha net görünmeye başlayacaktır, ancak en iyisi 14 Şubat’a kadar herhangi bir sözleşme imzalamamak veya taahhütte bulunmamaktır.

Bireyselleşme paradoksu hakkında daha fazla bilgi için gözünü dört açmak şubat ayının büyük bir bölümünde keşfedeceğimiz bir tema ve gelgitler biraz ilkelleştiğinde sadece kendinize güvenin ve değişimi kabul edin. Neyi dört gözle bekleyeceğinize dair inancınız olsun çünkü ilahi beden bilincinde büyümeler başlıyor olacak! Ve bu çok heyecan verici olsa da kendinize hâlâ sevmeye başladığınız içeriği sağladığından emin olmalısınız.

Kısaca şubat ayını gözden geçirdikten sonra bu gece harekete geçen ve altı gün boyunca sürecek olan Güneş frekansına bakarsak, frekansın temelinin “dinlemeye” dayandığını görürüz. Dinlemek, empati seviyesinde var olan tek şey dinlemektir. Bir
kara delik gibi, bu dinleme içinde hareket eden her şeyi, ışığı, uzayı, zamanı her şeyi emer geçer ve sonunda dinleme o kadar bütünleşir ki özne ve nesneyi birleştirir, böylece dinleme kavramının kendisi ortadan kalkarak kişisel ilahi tarafın kolektif
bilince akışını var eder. Bu frekans açılmaya başladığında korku temelli çevresini kontrol etmeye çalışan kitle bilincinin korkuya kapılması benim için ilginçtir. Güneşten gelen bu frekans benim tasarımım da daimî var olan bir frekans. Bu nedenle sürekli deneyimlerimden de karşılaştığım bir korku gördüğümü söylemeliyim.

 Empati, insanlığın en gerçek duyu organıdır, ancak birey aracılığıyla değil, yalnızca kolektif aracılığıyla işlev görür ve insanların fark etmediği veya bastırmaya çalıştığı duyguları benim fark etmem sarsıcı bir korku yaratabiliyor. Çünkü zihin korkuyu bastırarak çevreyi kontrol etmeye odaklı bir kitle bilincine bağımlı olduğunda ilk tepki de korkuya bağlanıyor.

Burada söz ettiğim empati, diğerlerini anlamak, duygularını hissetmek aşamasının çok daha ötesinde ilahi bir empatidir; Hümanist iş birliğine ilham veren düzenli bir çerçevede evrensel fikirler ve değerlerle bir döngünün geçmiş bilgisi hafıza olarak
biriktirilir ve empati o hafıza ile bağ kurmanın ilahi bir potansiyel yapısıdır. İşin içinde Sırları duymak, görmek veya saklama yeteneği ile dinleyici rolünde geçmiş ve gelecek arasında süreklilik sağlar. Bu geçiş sırasında sırdaş ve sır saklayıcı teması
mevcuttur. İnsanlar, hikayelerini, maceralarını, zaferlerini ve zorluklarını dinlemekten gerçekten zevk alan kişilerle doğal olarak deneyimlerini paylaşırlar. Bu enerjiyi taşıyanlar, paylaşılanları sadece içlerinde tutmakta oldukça rahattırlar. Konuşma
baskısı yaşamazlar. En değerli olanı paylaşmak için doğru anın farkına varır çünkü bu anı uygun şekilde seçebilen, üzerinde düşünebilen ve daha geniş toplulukla paylaşmak üzere organize edebilen, kişiler tarafından alınacağını bilir. Sadece deneyim yoluyla öğrenilebilecek önemli dersler, insanlığın kendini anlamasına katkıda bulunmak için doğru zaman gelene kadar tutabilecek değeri vermek. Çünkü bu frekans geleceğe bildirim gibi çalışır. 

Bunca şey yazdım ve aslında ne demiş oldum diyorsanız?
Kendinizi dinlemeye odaklanın arka frekanslar bunu destekliyor diyorum.
İçinizde bastırılmış ne kadar çok sır varsa hepsinin açığa çıkıp şekillenmesi için altı koca gün fırsatınız var diyorum. Altı günden sonra da bu fırsatı hazır olduğunuzda benimle kazanma olasılığınız yüksek diyorum. Korkuların çevreyi kontrol etmeniz adına gereksiz bir şekilde zihin tarafından geliştirildiğini görün diyorum.
Kendinize zaman ayırın Zihninizi şeffaflaştırmanın bir yolu olarak inançlarınızı düşünün, Ağzınızdan düşürmediğiniz empatinin zihnin, anlam yükleme çabası olduğunu görerek gerçek empatinin ne olduğunu öğrenin, Korkuların birçoğunun ne kadar gereksiz ve saçma olduğunu fark edin diyorum.
Ya da korkuların içinde yüzerken tutunacak bir kıyı aramaya devam ederek baskının içinde zorlanmaya devam edin diyorum…
Ben, beni dinlemeye devam ediyor olacağım… 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.