Duraklamak ve Kendine Güvenmek

Güveniyorum veya güvenmiyorum diye kaç kez ifade ettiğinizi veya kaç yerde kaç kişide duyduğunuzu hatırlıyor musunuz? Peki güvenmek nedir diye durup hiç düşündünüz mü? Durup düşünmeden ne kadar çok kelimeyi kullandığınızın farkında mısınız? Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki artık bir kelimenin ne demek olduğunu telefonumuza yazmak yeterli çünkü anında bir kelime hakkında onlarca cevap alabileceğimiz onlarca platforma ulaşma imkânımız var. Ancak bilindiğini sanmanın zihinsel kuvveti buna bir şekilde engel oluyor. Bir başkasına meydan okumak, bir başkasını sorumlu tutmak daha kolay geliyor. Ezber edilmiş bir şeyin öz anlamını hatta kendi dilimizdeki anlamını araştırmak da oldukça saçma gelebiliyor. Oysa saçma olan her zaman akılın ezberleridir. Kendini ayıklayıp bir başkasını mesul tutmaktır.

Haftanın konusu güvendiğini ifade etmek, diğer insanların doğru anlayıp anlamadığı konusunda doğal bir ihtiyat getirmek olunca konuyu “güvenmek” üzerinden ele alıyorum. Çünkü kendimizin duygularımızın ve yaşamımızın önündeki en büyük engellerden biri güvensizliktir ve güvensizlik aslında kişinin kendine yaptığı en büyük haksızlıktır.

Google, güvenmek ne demek diye yazdım onlarca şey döküldü ve Türk dil kurumunu baz aldım: Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu. Bir şeyden umulan, beklenen niteliğe inanıp ona göre davranma. Şeklinde iki açıklama geldi.

Demek ki güven duymak kendini rahat hissetmekmiş. Güven duymak korkmamakmış, çekinmemekmiş, inanmak, bağlanmakmış. Yani başkalarıyla, diğerleriyle alakalı değilmiş sadece kendi içimizde oluşan duygularla alakalıymış. Öyleyse birine güvenmiyor olmak o biriyle ilgili değil kendi duygularınla ilgiliymiş. Kendi duygularını dinlemek ve duygularına göre harekete geçmekmiş. Kendi duygularını tanımlamadan bir başkasını suçlamak zihnin meydan okumasından geliyormuş, egonun kibrinden kaynaklanıyormuş.

Anlayacağınız sizde “kimseye güven kalmadı” diyenlerdenseniz oturup kendi duygunuzu fark etmediğinizi veya kibrinizin kendi önünüze nasıl engeller koyduğunu görebilirsiniz.

Evet, “güvenmek” aslında kendi iç dünyana teslim olmaktır. Kendi duygularını dinleyebilmek ve ölçümleyebilmektir. Kendi korkularını fark etmektir. Zihnin, mükemmellik arayışındaki meydan okumasından çıkıp kendi iç dünyanı kabul etmektir.

Haftanın enerji ağıda kendi duygularını, düşüncelerini inanılmaz derecede net bir şekilde ifade edebilmektir; kendine güvenerek ifade etmek, kelimelerin kendisiyle değil sesin tonu ve titreşimi ile derin bir etki ve dönüşüm yaratmak. Yani kendine güvenenin ses tonu ve sesindeki titreşim dünyayı değiştirir. Çünkü kendine güvenen bir ses tınısı kalple temasa girer ve uyum sağlar böylelikle tüm ilişkiler ve ikilemler çözülür. Bunun bir yolu “kendine güvenmek” duygularını dinlemek. Ancak kendine güvenin duygularını görmezden gelenin önünde kocaman bir zihinsel engel durmaktadır; kibir tdk’ya bakarsınız kibir “gurur” demektir, gurur da “kibir” demektir. Ancak kibir ifadesinden herkes rahatsız olurken gurur ifadesiyle herkes övünç duyar. Nasıl bir ironidir öyle değil mi? ancak durup birkaç saniyeliğine bunları düşünebiliyorsanız asıl ironin kendi içinizdeki duygu ve düşünceler zıtlığında var olduğunu görebilirsiniz.

Ancak öncesinde duygularınızı tanımlamayı keşfetmeye ihtiyacınız olabilir çünkü “Bana güvenmediğini hissettim” gibi tanımlanan bir duygu yoktur veya “kötü bir şey olacağını hissettim” türünde de bir duygu yoktur. Yani hissettim dediğiniz şeyin ardında ve önünde bir tanımınız varsa bunun adı duygular değildir. Bunun adı zihnin kibir hadi yumuşatalım gurur üzerinden hareketidir. Kendi duygularını açığa çıkaramamanın yarattığı bir yanılsamadır. Çünkü duygunun sorumlusu veya suçlusu olamaz. Duygu ruhun kişiye seslenişidir ve bu yüzden dinlenmesi, duyulması gerekendir.

Kendine güvenen bir kişinin sesinde ki gücü herkes fark eder ve bir şekilde teslim olur, güvenir, inanır, ikna olur çünkü sesin yarattığı titreşim kalbe dokunur ruhu okşar. Kendine güvenmeyen bir ses tınısı ise günümüz popülasyonunda öfke veya eziklik algısı yaratarak zihnin meydan okumalarını güçlendirir. Hangi kelimelerin kullanıldığının bir önemi yoktur, hangi niyetlerin savunulduğunun da bir hükmü yoktur sesin tınısı nereye dokunuyorsa orada ki kendine güven veya güvensizlik canlanır. Yani sen ben o yoktur sesin tınısında. Her sesin titreşimi bir diğerinin kendinde olanını açığa çıkarır.

Yazdıklarım, kolektif bilinçte yani toplumun çoğunluğunun yer aldığı alışkanlıklar içinde anlamsız veya karışık gelecektir. Çünkü yazdıklarımın kavranabilmesi ve işe yaraması için durup düşünmeyi ve kendi iç dünyanızda bir gezintiye çıkmayı gerektirir. Zihnin iddia ettiği kibir içerikli özgüven yanılsamasından kendine teslim olmuşluğun güven algısını görmek gerekir.

Zihnin özgüven savunmasıyla çıkan ses titreşimi kendini ve diğerlerini deli eden eylem ve ifadeleri artırır. Duygularını dinlemeye teslim olmuş bir güvenle çıkan sesin titreşimi ise dünyada mutasyonu başlatır. Yani eşsiz ve yeni olan bir gelişimi yaşatır.

Human Design kapı 12: Durmak! Farkındalığı ruhu dinleyerek özgürleştirmek.

Gen Anahtarları 12: Kibrin gölgesinden ayıklamanın armağanına, ayıklamanın armağanından saflığın özgürlüğüne yolculuk.

I-Ching 12: Gelişme sona erdiğinde duraklama başlar güven gelir.

Kos 12: Duygularını dinlemek ruhun seslenişine teslim olmaktır.

1 comment

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.